19 Temmuz 2008 Cumartesi

NEDEN YOKSUN?


Bir yıldız sağanağı ve bir yanım veda..
Bir ateşin içinden gülümseyebiliyorum sana..
Çünkü senden öğrendiğim aşk bende bir sadakat..

Tanıdığım bir şey bu bulutlar,ulvi bir el tarafından ağlayabiliyorsa..
Beni de ağlat demeliyim..

Her an birden bire bir sadakatle gelecekmişsin gibi..

Yüzümdeki hazana bak sonbaharın son gününde doğmuşum gibi..

Neden yoksun..Neden parmaklarında kavizler çizmiyorsun artık..

Bilmiyor musun artık bütün eşyalar benimle alay eder oldu..

Bütün sevdiklerimi başucumda görme isteğim bile suç..

Yoksun..Ve perdeleri siyaha soyunan bir günle karşılaşıyorum yok oluşunu..

Şehrin ilk simidini ben yedim..Bütün karlar suskunluğumun ve sensizliğimin üzerine beyaz yalnızlıklar örtüyor..

İlk çayını ben içtim bu şehrin..Sen yoksun..

Yitik bir şehrin korkularını emziren bütün gecelerini buğulu bir camdan seyrediyorum..

Sonun nerede olduğunu bilmeden ve zahir bir hayata feryatlar bırakarak aşikar cümlelerle sinsi ızdırapların ardına ismini kazıyorum..

Bu yüzden anımsadığım Zühre ve bu yüzden adına zahir cümleler bırakmam..

Bir adın kaldı dayanabildiğim hüzünlerden..

Kimi zaman gidenler unutmaz geride kalanları beni avutan..

Kimi zaman evet son kez git ve bir daha dönme kalbimi yıkan..

Dokunduğun yürek aynı marur bakışlarınla izliyorsun bu şehri..

Yüreğinde yas diye tasvir ettiğin ayrılıkların bir gün nefesini senden alacağını hiç düşünmedin..

Adımlarını ne de çabuk sıklaştırdın gitmek için ve neden acele ettin haykırışlarını çığlıklarına adamak için..

Gözlerim kan dolu izliyorum seni..

Bir yerlerde hala varsın biliyorum..

Sen yoksan bu şehri ölümler kuşatır ve bazen bekleyenler değişir adını haykırmak için..

Sonra adın mor mürekkeplerle kazınır vaktin dar ağacına..

Ama her şeyden önce yalnızızdır bilirsin gitsen de yalnızız kalsan da yalnız..

Bu şehir özlediğim bir çift göz için ayakta sanki..

Sanki müptelası olduğum puslu bir gökyüzünde gözlerin..

Sanki bir uçurum düşüyor avuçlarından..

Kaç bahar oldu söylermisin..

Bir sığınma duygusuyla sana topladığım güller gideli kaç bahar oldu..

Ebediyen ölmeyecek ruhumun bir şehri var sende..

16 Haziran 2008 Pazartesi


Yıkılmış ve geç kalınmış viraneleriz.

Şimdi ne senin gözlerinde haranın suya hasret yangınları var

Ne de benim gözlerimde şiir;

Yaz dedin, oysa kışlar yaşıyorum her mevsim

Açmak üzereyken papatyalar yeni karlar yağıyor üzerine

Üşüyorum;

Evet hala üşüyor ellerim..

Hüzün kapımızı çalalı beri bin günü aştı

Bin ömür, bin soluk, bin yıkılış yaşadım

Ömrünün arka sayfalarında altı çizilmiş satırlarımı okumaya başladım

Sığınışlarını, susuşlarını ve haykırışlarını işittim maviadadan

Korunaklı bir liman olamadım sana

Ve arkama bakmadan giderken

Haykırışlarını duymamak için kapattım yüreğimin kulaklarını

Şimdi, bin ömür geçmiş ömrümden

Ben bir rüyadan uyanmak istercesine çırpınıyorum

Hani zaman ilacı olurdu her şeyin?Hani zamana bırakmalıydık?

Atalar yine yanıldı;

Bir günün sonunda binlerce tükenişle ölürken ben

Zaman zehrini içerken yudum yudum

Artık bitsin istiyorum ataların ilaç dedikleri yoksuzluğun..

Bitsin;

Bitmezlerin bilincinde diyorum diye

Yıkılmış ve geç kalınmış viraneleriz.

Şimdi ne senin gözlerinde haranın suya hasret yangınları var

Ne de benim gözlerimde şiir;

Şimdi kendini yok edişlerini dinliyorumSusuyorum;

Susuşlarımın öznesi sen oluyorsun hepŞehrine gidiyorum;

Yokluğun açıyor kapıları

Yıkılan şehirlerarası bir otobüs terminalinde ayak izlerimiz duruyor

Hala haklısın

Kokun sinmiş soğuk duvarlarına şehrin

Herkesin gözünde seni arıyorumYoksun;

Yokluğunu salıp gitmişsin

Gidişle bırakıldığın bu kentte;

Susuşlarına bile yandığım soğuk dağlarımın eşkıyası

Bağışlama dilemiyorum, gel demiyorum, sev demiyorum

Haykırışların yankılanıp boşlukta kaybolmadı bilesin

Sığındığın maviadada yaktığın ateşi görüp

Yanaştırabilirsem gemilerimi

Tutacağım ellerinden&;

Şimdi yanıyorum, kanıyorumve yıkılışların altında tekrar eziliyor bedenimgeç kalınmış bir soluk mu bir günün sonundayoksa çaresizliklerimin son çırpınışları mı bilmiyorumkayıp adresten yazıyorum son kezsussam yalnızlık, konuşsam ayrılıkdönsem yıkılış, dönmesem yokoluş...

şimdi ben susuyorum, yalnızlığa talipsende sus banasus ki,

bir daha ölmeyeyim